15 Nisan 2013 Pazartesi

Bir Cumartesi Gecesi

Daha yeni tanışmıştık. Herhalde iki ya da üç hafta ya olmuş ya olmamıştı. Beni annemlerle oturduğum evden almaya geldiğinde yemeğe gideceğimizi söylemişti. Aylardan kasım,günlerden cumartesiydi. Hava soğuktu. Arabanın içi Davidoff kokuyordu.
Nereye gideceğimizi sorduğumda "Bekle ve gör " diye cevap vermişti. " Sence nereye gidelim ?" veya "Ne yemeyi seversin ?" gibi sorular sormamış olmasına içten içten sevinmiştim.
Cumartesi akşamı için erken bir saatte çıktığımızdan köprü çok dolu değildi. Evet Avrupa yakasına doğru yola çıkmıştık. Levent,İstanye,Sarıyer derken kendimi onun evinde buldum. Demek ki evde yemek yiyecektik. Asansöre bindiğimizde üçüncü katta indik. Kapının girişinde kral tacı şeklinde bir paspas duruyordu. Enteresan diye düşündüm. Siyah demir kapıdan içeri girdik. "Hoşgeldin , bu akşam yemekler benden " diyerek beni salona geçirdi. Şömineyi yaktı, müzik setine bir cd koyup , mutfağa geçti. O zamanlar henüz evlerde müzik setleri vardı. Buzdolabından hafif soğutulmuş bir Cabarnet Sauvignon çıkarttı ve bir kadeh doldurup bana verdi. Peynir tabağı da hazırdı. Herhalde benş almaya gelmeden bu hazırlıkları yapmıştır diye düşündüm. Elimde şarabım , onu mutfakta bırakıp evi gezmeye başladım. İlk izlenim olarak yalnız yaşayan bir erkeğe göre oldukça düzgün bir evdi. Ya çok titiz biri ya da bir kadın eli düzenli olarak değiyor diye aklımdan geçirdim. Sonradan öğrendim ki her ikisideymiş. ..Az sayıda eşya vardı ama zevkli parçalardı. Yerde dikkatimi çeken çok güzel bir kilim vardı.
Mutfağa geri döndüğümde elinde iki demet ıspanakla buldum onu. Tezgahta , cam bir tabakta bütün bir parça bonfile zartinyağı ,şarap,soya,karabiber ve nişastayla yatırılmış marine ediliyordu.
Ispanakları yıkadıktan sonra doğrayıp bir tencereye koydu ve az suyla haşladı. Yumuşayan ıspanakları süzgeçe koydu ,süzüldükten sonra bir kaşık un,biraz zeytinyağı,süt,tuz ve rendelenmiş kaşar peyniri atıp rondodan geçirdi. Cam bir tabağa koyup üstüne tekrar peynir rendeleyip fırına attı. Ben bunları büyük bir dikkat ve şaşkınlıkla seyrediyordum. Çünkü o ana kadar ne böyle bir ıspanak yemeği tatmış ne de kendinden bu kadar emin bir tavırla yemek yapan bir erkekle karşılaşmıştım. Büyük bir tavayı ocakta ısıttıktan sonra bonfileyi ateşe koymuş ve çevire çevire pişirmişti. Ben ise bu sırada salona geçmiş,şarabımı alıp şöminenin etrafındaki yastıklardan birine oturmuş ,peynir atıştırarak açlığımı bastırmaya çalışıyordum. Sonunda elinde iki tabakla salona geldi ve beni masaya davet etti.
Yediğim en lezzetli yemeklerden biriydi. Hala yaptığı güzel yemekleri yiyebildiğim için kendimi çok şanslı sayıyorum. O gece henüz kocamı tanımıyordum ama merak etmeye başlamıştım. Bu da iyi birşey değil mi ? O cumartesi gecesinin üzerinden on sene geçmiş. Artık onu çok iyi tanıyor ve hala çok seviyorum. Ve biliyorum ki bazen de kadının kalbine giden yol ,erkeğin yaptığı yemeklerden geçebiliyormuş. 

1 yorum:

Siz yazdıkça ben okumaya bayılıyorummmm :))))))))