22 Mayıs 2013 Çarşamba

Bodrum


Her şehrin  bir içkisi vardır. Bodrum'a bence en çok rakı yakışır. Rakı içtikçe, Bodrum yaşandıkça insana keyif verir. İkisi için de biraz zamana ihtiyaç vardır. İkisine de müzik güzel eşlik eder.  Hem hüzünlü hem keyifli,hem ağlatan ,hem de ağlayabildiğinden mutlu olan ....



Bodrum sadece yaz şehri değildir. Hatta denize girme telaşını, güneşin bunaltıcı sıcağını,etrafta kimler var merakını bir tarafa bırakabildiğimizde tadı bir başka olur. Havadaki sessizlik ve huzur içimize işler. Arkamızda bırakıp geldiğimiz büyük şehrin karmaşasını, kendine has temposunu unutup orada geçirdiğimiz zamana ayak uydurmaya çalışırız. Daha az uykuyla daha dinç uyanıp, daha az yemekle karnımızı doyururuz. Zaman daha yavaş geçer...Dinlediğimiz müzikler kulağımıza bir başka gelir. Neden diye düşündüm ve galiba cevabını buldum. İçimizdeki benliğimizi tatmin edebilince ,dışımızdakini mutlu etmek kolaylaşıyor. İhtiyaçlar azalıyor ,hayattan alınan keyif artıyor.  Bunun da tadına en güzel rakıyla varılıyor.


Son gittiğim Bodrum ziyaretinde bir gece gözüm yirmili yaşlarında iki tane kıza takıldı. Dışardan bile hissedilen bir telaşla , bir aşağı bir yukarı yürüyorlar, sürekli cep telefonuyla konuşup birilerine laf anlatıyorlardı. Bir ara yanlarına gelen bir erkek sayesinde konunun  kırık bir aşk hikayesi olduğunu anladım. Evet buraya herşey yakışıyor. İçi içine sığmayan gençler, parklarda oynayan çocuklar,romantik bir çift,eğlenmeye gelen bir kız grubu ve huzur arayan yaşlılar. Geçmişe gittim , şöyle bir etrafa bakıp şu an oturduğum Berk Balık'ın tahta sandalyesinde arkama yaslanıp fondaki Tanju Okan'a kulak kabarttım. Önümdeki kavundan bir lokma , rakıdan da büyük bir yudum aldım. Yanımdaki adama bakıp burada olduğu için şükrettim ve her yaşın ayrı bir güzelliği var diye aklımdan geçirdim. 

Bodrum her dönemimde bana farklı duygular yaşatmayı başarabiliyor. Aynı olan İstanbul'a dönerken gene geleceğim merak etme Teri diye kendime verdiğim söz ve belki birgün burada yaşamak nasıl olurdu diye kurulan hayaller ....

7 Mayıs 2013 Salı

Beyoğlu-istiklal Caddesi



Benim Beyoğlu sevgim üniversite zamanlarında başlamıştır.Zaman içinde kendi kafama göre bir iki arkadaş da edindikten sonra benim için  okul da daha zevkli olmaya başladı.Okulun erken bittiği ve ya hiç başlamadığı günlerde kendimizi minibüsle Kadıköy'de ,oradan da Karaköy vapurunda bulurduk .Hava sıcakmış ,soğukmuş bizim için farketmez simit ve çaylı kahvaltımızı yaptıktan sonra ,açıkta üst katta bir sigara içer denizi seyrederdik.Artık üniversitede olduğumuzdan evdekilere yakalanma korkusu olmadan günün tadını çıkarmaya çalışırdık .
Rotamız genelde aynıydı.Fransız Konsolosluğunu geçtikten sonra sağdaki İmam Adnan sokaktaki Kaktüs'e muhakkak uğrardık .Camın kenarındaki kedileri iteleyip herzamanki  küçük yuvarlak masaya oturup kahvelerimizi sipariş ederdik. Değişmeyen garsonları bizi gördüklerine sevinir iki çift laf sohbet ederdik.Bazen uzun sohbetlere dalar kitaplardan,filmlerden,erkeklerden bahseder ,o zamanlar için çok önemli sorunlarımıza çözüm bulmaya çabalardık.Bütün bir günü yiyip ,içerek orada bitirdiğimiz çok olmuştur.
Çıkmak istediğimiz zamanlarda da kendimizi İstiklal Caddesinin kalabalığına atardık .Sağdan soldan ,düzensizce ,itiş kakış yürüyen insanlar,meraklı meraklı etrafa bakan turistler,yemek arasına çıkmış çalışanlar,Galatasaray,Alman,Pierre Loti Liseleri'nin öğrencileri,tramvayın sesi,satıcıların bağrış çağrış sesleri bana yaşadığımı hissettirirdi.Oh be iyi ki buradayım derdim içimden .

Benim için İstiklal Galatasaray Lisesi'nin sağı ve solu olarak iki bölümdür. Tünel'e doğru olan tarafı daha çok severim .Okulun hemen karşısındaki binanın içindeki sahaflara inip eski kitap kokusunu ve o yaşanmışlığı içime çekerek gezmeyi çok severim. Sevdiğim bir yazarın,okunmuş ve  üstüne notlar alınmış bir kitabını, o  yığının içinden hazine bulmuş gibi çekip çıkartmaya ve kendi kütüphaneme yerleştirmeye birçok şeyi tercih ederim .Kitap demişken Yapı Kredi ,yan sokağındaki Can Yayınları,Simurg,Robinson Crusoe Kitabevleri de uğranmadan geçilmemesi gereken yerlerdir.
Biraz ilerledikten sonra caddenin sağ tarafındaki Aznavur Pasajı'na girer tütsü kokularıyla incik boncukçuları gezerdik. Biraz alışveriş mi yapmak istiyoruz ,o zamanki bütçemize uygun olan Terkos ve Beyoğlu İş Hanı bizim için vazgeçilmezdi.
Şimdi sırada hayal kurma zamanı ,Danışman Geçidindeki Hacıpoulo Pasajındaki şapkacı Katia .İlerde evlenebilirsek birbirimizin düğünlerinde takacağımız şapkalara bazen uzaktan bakar, bazen de bir bahane bulup kafamıza geçirip aynada kendimizi seyrederdik.Ne kadar emekle yapılmış, ne özel şapkalardı onlar,hala da öyleler .
Bir de bakmışız St Antoine Kilisesinde mum yakıyoruz dileklerimiz gerçekleşsin diye ....

Gelecekle ilgili isteklere gelmişken Doğan Apartmanından bahsetmeden geçemiyeceğim .Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezinin sokağına girip sağa dönünce Serdar-ı Ekrem sokağındadır o heybetli apartman.On beş sene olmuş bir arkadaşım beni oraya moralimi düzeltmek için götürdüğü günden bu güne ...Çantaya iki bira atıp yola koyulmuştuk .Kapıyı açıp içeri girdiğimizde ,apartman görevlisine bir okul projesi için resim çekmeye geldiğimizi söyleyince içeri buyur edildik.
Muhteşem bir avlu bize hoşgeldin dedi.Bu avluyu üç yanından saran dört bloktan oluşuyordu Doğan Apartmanı.Bana ilk olarak çok sevdiğim eski okulumu hatırlatmıştı.Sağdaki kapıdan girip merdivenleri tırmanmaya başlayınca her katın ,her kapının, her duvarın ayrı bir hikayesi varmış gibi hissetmiştim .Bende de başka birinin özeline girmişim hissi uyandırmıştı.Ama oradan çıkmak ta istemiyordum .En sonunda çatıya ulaştık ve o muhteşem İstanbul manzarasını görünce benim için Doğan Apartmanı bir İstanbul düşü olmaya başladı.Biralarımızı açıp bir de sigara yakınca ne dert kalmıştı ne de tasa ...Herşeyi unutup ,sonuna kadar o anın tadına varmıştık.

Çiçek Pasajı,Nevizade,Cumhuriyet,Yakup,Refik Meyhaneleri Beyoğlu'nun gece tarafıdır.İnsanlar çok sever çok gelir çok eğlenir .Ama bana çok hitap etmez .Halan rakılı fasıllı eğlenceleri tercih etmem.

Okul yıllarıma dönersek o zamanlar geceleri de bırakmazdık ;Kemancı,Roxy,Hayal Kahvesi ,biraz büyüyünce Limonlu Bahçe,Ara Cafe,Pano,Viktor Levi,Safahatname şimdi de Tektekçi ile benim yirmili yaşlarımdan beri hep hayatımda Beyoğlu.
Zevklerim,hayatım ,yaşama biçimim değişse de o da şekil değiştirerek bana uymaya çalışıyor. Ben hala kendimden kaçmak istediğimde bir dolmuşa biner,Taksimde inip, yürürüm .O havayı içime çeker eski Teri'yi hatırlarım .